Prof. Dr. Naci Görür’den deprem ve Kanal İstanbul uyarıları: “Büyük bir risk altındayız”

 Prof. Dr. Naci Görür’den deprem ve Kanal İstanbul uyarıları: “Büyük bir risk altındayız”

30.06.2020 - 16:15

Güncelleme : 30.06.2020 - 16:15

Med Haber / Bilim Akademisi üyesi Prof. Dr. Naci Görür, Türkiye’nin bir deprem ülkesi olarak, dünyada ilk 10’un içinde olduğunu hatırlattı ve İstanbul için “Minimum 7.3 deprem geliyor, şakası yok” uyarısında bulunarak, “İstanbul gibi yapı stokunun yüzde 60’ının zafiyet içinde olduğu bir yerde bunun sonuçları çok büyük olacak” ifadelerini kullandı.

Cumhuriyet’ten İpek Özbey’in sorularını yanıtlayan Prof. Dr. Naci Görür, deprem için gerekli önlemlerin alınmadığını belirterek “Yerel yönetim ve hükümetler konusunda başarılı olduğumuzu söyleyemem. Onlar da halkın verdiği önem kadar bu işe önem veriyorlar. Halkımızın kendi can ve mal güvenliği konusunda belirli bir hassasiyeti yok. Öyle olunca hükümetler de o konuya yoğunlaşmıyor” eleştirisinde bulundu.

Koronavirüs pandemisinden önce yaptığı uyarılara dikkat çeken Prof. Dr. Görür, “Hükümetler ne ister? En birinci görevi kendi insanının can ve mal güvenliğidir. Bunun ötesinde önemli bir proje yoktur. Ne kanal projeniz ne de havaalanı projeniz ne de bilmem kaç köprü, yol projeniz bu ülkenin toplu halde depremde can vermesinden önemlidir…” dedi.

 

“Büyük bir risk altındayız”

İstanbul’da 1 milyon 600 bin bina olduğunu ve resmi rakamlara göre bu yapı stokunun yüzde 60’ının mühendislik hizmeti görmediğini belirten Prof. Dr. Görür, “Planı, projesi, hesabı, kitabı, statiği, temel etütleri yapılmamış… Yani bunları oradan, buradan gelen, bu işi bilmeyen müteahhitler kafasına göre yapmış. Ya da her seçim öncesi vatandaş bir kat yapmış, sonra getirip bir kat daha çıkmış… Öyle olunca 900 bin bina deprem güvenli değil. Büyük bir risk altındayız…” dedi.

“Tsunami tehlikesi var”

Kanal İstanbul’un Marmara’ya açıldığı kıta sahanlığında canlı faylar olduğunu gördüklerini söyleyen Prof. Dr. Görür, “Bu kanalın güzergâhı özellikle Çekmece Gölü’nün kuzeyinde Sazlıdere’den başlayıp, Marmara’nın kıta sahanlığına açıldığı yere kadar olan bölge jeolojik olarak tam anlamıyla anormal tehlikeli ve riskli yerler” dedi ve sözlerinin devamında şunları kaydetti:

Deprem olmamasına rağmen kaymalar, heyelanlar oluyor. O bölgedeki arazi stabil değil, şu anda bile kayıyor. Depremde haşat olur buralar. İkincisi bu Kanal İstanbul’un Marmara’ya açıldığı kıta sahanlığında deniz araştırmalarında gördük. Bizden önce de arkadaşlarımız yaptıkları araştırmalarda canlı faylar olduğunu gördüler. Bu fayların boyutlarını tam olarak araştıramadık ama canlı oldukları kesin. Olası bir depremde bu faylar harekete geçmek suretiyle kanalın Küçükçekmece’ye kadar olan her yerini tarumar eder. Bundan kaçış yok. Heyelanlar, bu faylar tarafından aşırı tetiklenebilir. Kaldı ki büyük bir tsunami tehlikesi var. Tsunami bu kanala girdiği zaman, o sırada kanalın içinde gemi falan varsa onu da sürükler götürür ve bir yerlerde taşıdığı malzemelerle kanalı tıkadığı an orada bir barajlanma olur. Bütün kanalın etrafını deniz basar. Bir daha da orayı kurtaramazsın.

Kanal İstanbul’un yapılmaması gerekir

Bakın ‘deprem olmayı arttırır’ demiyorum, riskini arttırır. Deprem olduğu zaman olabilecek zararın hesabıdır risk. Deprem olduğu zaman bizler nerede yangın, göçük, göçük altında insan varsa, açsa, susuzsa koşup yardım etmek isteriz. Sen kanalı oraya yapmaya kalktığında İstanbul’u adalara ayrıştırıyorsun. Adaya yardım götürmek başka, karaya başka. Deprem olduğunda, orada yaptığın köprüler işe yaramadığı zaman veya trafik tıkandığında göçük altında bekleyen insanlara ulaşamazsın. Afet yönetimini zorlaştırıyor. Kanal demek orada 300-500 bin bina daha yapılması demek. Deprem bekleyen yerde yapılmaması gereken en önemli şey nüfus yoğunluğunu arttırmaktır. Ne kadar insan fazlalaşırsa, o kadar ölüm olacak demektir. Kanal İstanbul’un yapılmaması gerekir.

Röportajın tamamı için tıklayın!

Sendika.Org

YORUMLAR
Bir Yorum Yapın